В. Г. Гузев. Избранное

374 В. Г. Гузев. Избранное: К 80-летию Ämrä)], adlık ve fiil yüklemlik kategorilerinin bildirme modalitesi/kipi şahıs ekleri [ täñrivän (Sul ṭ ān Väläd); aj bigi sän sän, gün bigi sän sän (Rūmi); āxyr anlar daxy sizçiläjin adam dururlar (Qyssa-i Mälik Danişmänd) ], son- raki asırlarda -(y)jor şimdiki zaman ekine dönüşecek olan joryr şekli [ jol äränläri göçüp jola girdi, dögä joryr āxyr dünbäki särvān (Aḥmäd Faqih)] vb. 7. Teorik Türk dilbiliminin amaçlarından biri şüphesiz ki Türkçenin birincil, özgün, yabancı etkilere uğramamış kendine özgü modelini ve bu modelin nasıl işlediğini keşfetmektir. EAT’nin yukarıda zikredilen bütün bu özellikleri, dilin ideal durumuna daha yakın olduğunu gösterir, ve bu durumdan fark edilen TT uzun bir evrim geçirmiş olmalıdır. Kelime şekli sıkışmasına delil olan süreçler olmuştur: Dudak ünlü uyumu gelişmiş; bir ikisi istisna kalmak üzere ekler ünlü uyumuna tâbi olmuş; çıkış noktaları tanınmayacak kadar değişiklikler geçirerek yüklemlik ve şahıs ekleri yeni biçime bürünmüştür. Morfoloji alanında belirlilik-belirsizlik kategorisi oluşmuştur. Şüphesiz ki, EAT aşamasını izleyen Osmanlıca ve çağdaş Türkiye Türkçesi, ilerleyen uygarlığın hizmetinde bulunarak gelişmiş ve yeni vasıflar edinmiştir. 8. EAT, Türk fiilimsilerinin tabiatını ve işlevini izah eden teorik görüşleri geliştirmeye yeterince imkan verir. Bu görüşferi burada açıklamak ve Türkçe konuşan sayın meslektaşlarımıza doğrudan ulaşmak amacı ile önce bazı ter- minolojik ve teorik notlar yapmak zorundayız. Adlık terimini isim, sıfat, zarf, sayı adı, zamir ve predi- katifleri kapsayan geniş bir kavram için kullanmayı yerinde buluyoruz. Aynı zamanda otosemantik, yanı bağımsız leksem türle- rini şöyle tanımlıyoruz; isim, iletilen olguyu her zaman nesne olarak karşı- layan leksemdir; sıfat, yansıtılan olayı nitelik biçiminde gösteren leksemdir; zarflar’ ın başlıca kısmı iletilen olayı, başka bir olayın şartı, mekânı, zamanı, durumu, sebebi, amacı, tek kelime ile keyfiyeti, (Türkçeleştirmek istersek) belirteci olarak temsil eden leksemlerdir; bu bakımdan fiil, bir kılışı, duru- mu, oluşu, değişikliği vb. eylem biçiminde gösteren leksem olarak telâkki edilmektedir. Kısacası her bir bağımsız leksem, anlatılanı belirli bir şekle, imgeye (yani, ya nesne, ya nitelik, ya belirteç, ya da eylem imgesine) sokar, E. Leisi’nin kullandığı terimle söyleyecek olursak “hipostaz” eder (E. Leisi, Der Wortinhalt. Seine Struktur im Deutschen. 2., erweiterte Auflage. Hei- delberg, 1961). Adlıkların şüphesiz akrabaları olan fiilimsiller ’e “fiilin adlık şekilleri” demeyi tercih ediyoruz. Daha somut olarak söylersek açıklama- mızın bu aşamasında eylemliklere mastar veya fiil ismi; sıfat-fiillere ortaç ; zarf-fiillere ulaç diyelim. Her bir leksemin anlamı, hipostaz etme, yani yorumlayarak temsil etme sürecinin birincil düzey ürünü olarak telâkki edilebilir. Her bir fiilin, me-

RkJQdWJsaXNoZXIy MzQwMDk=